Sayfalar

19 Ocak 2017 Perşembe

SESSİZ BİR "VEDA"...

 23 Aralık 2016 Cuma günkü gazeteler onun "veda" ettiğini yazmış olsalar da aslında bu  bir vedadan çok 80 yıl basıp geçtiğimiz bir  vefakar yüreğin bizden sessizce koparılışıydı.

İstanbul’da yaşayan, İstanbul’a uğrayıp geçen hangimizin onunla ilgili bir hikayesi bir anısı yoktur ki…

Hangimizi ağırlamadı sevgi dolu, muhabbet dolu kalender bağrında? 

Gönülden bir dost, bir sırdaş olmadı mı umutsuzluklarımıza, sıkıntılarımıza? Ortak olmadı mı yalnızlıklarımıza, kederlerimize? 

Nasıl da kucakladı bizi mutluluklarımızda, sevinçlerimizde, başarılarımızda.

Volta attı kimimiz üstünde, kimimiz üstünden denize olta attı.

İstavrit çekti, zargana çekti kimimiz misinanın ucunda.

Kimimiz kafa çekti, kimimiz ooof çekti ayaklarının altında.

Başımızı kaldırıp da şöyle bir etrafa baktığımızda neler görmedik ki Eski Galata Köprüsü’nden?..

Denizde martılarla yarışan vapurları… Sarhoşluktan mı, deniz havasından mı nasıl da yalpalıyan kayıkları… Sallanan iskele; yanında tezgahlarda taze balıklar… Rokacı, limoncu, turşucu… Ve kalabalık yollar, kaldırımlar…

Karşıda Üsküdar; bekçisi Kızkulesi ile muhabbete dalmış… Topkapı Sarayı Boğaziçi’nin sevdalı gözcüsü… Yeni Cami güvercinlerini yemliyor özenle… Galata Kulesi burnunu dikmiş sanki Mısır Çarşısı'ndan gelen nefaseti kokluyor..

Akşam olurken günbatımında bir dön yüzünü hele. Eriyen güneşin kızıllığında sanki uhrevi bir tablo Süleymaniye, Şehzade, Fatih ve Kariye…

Eskiden Cisr-i Cedid, Valide Köprüsü, Yeni Köprü, Yeni Cami Köprüsü, Güvercinli Köprü de denilmiş adına.

Haliç’in iki yakasını bir araya getiren o oldu yıllarca. Marmara Denizi’nin Haliç'in gerdanına armağan ettiği bir yakamoz kolyedir "Eski Galata Köprüsü."

Bir zamanlar filmlerin, şiirlerin, hikayelerin mekanı; adem babaların, şarapçıların yatağı; her kesimden insanın uğrağı; nargilenin de, esrarın da içildiği; salebin de, böreğin de, kadının da satıldığı; isyanların, protestoların, gösterilerin yapıldığı eski dost…

Çok hakkı var üzerimizde...

Lakin yaşlandıkça da kadir kıymet bilmezler tarafından horlandı. Sanki şahit olduğu puştlukların, zalimliklerin, hainliklerin, ihanetlerin sebebi kendisiymiş gibi…
Yetmedi 16 Mayıs 1992 de yaşadığı yangının kundakçısı olarak suçlandı. Ayaklarında ve kollarında zincirlerle sürgünde geçirdiği esaret yıllarında çıkınımda bir paket karanfil kokan cıgara ve biraz yeşil soğanla ziyaretine gitmediğim için bağışlamış mıdır beni?

Sonra... Nihayet haksızlıkla verilmiş cezası kaldırıldı, prangaları söküldü..

Yolum Balat'a her düştüğünde, bir kahve, bir sigara içimliği de olsa mutlaka uğradım bu asil ve masum Haliç Bilgesi eski dosta, helallik almak içindi belki de..

Anılarda, fotoğraflarda ve filmlerde kalan Eski  Dost Haliç Köprüsü yok artık..

Sessizce çaldılar onu hayatımızdan...






.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder