
23 Aralık 2016 Cuma
günkü gazeteler onun "veda" ettiğini yazmış olsalar da aslında
bu bir vedadan çok 80 yıl basıp
geçtiğimiz bir vefakar yüreğin bizden
sessizce koparılışıydı.
İstanbul’da yaşayan, İstanbul’a uğrayıp geçen hangimizin
onunla ilgili bir hikayesi bir anısı yoktur ki…
Hangimizi ağırlamadı sevgi dolu, muhabbet dolu kalender
bağrında?

Gönülden bir dost, bir sırdaş olmadı mı umutsuzluklarımıza,
sıkıntılarımıza? Ortak olmadı mı yalnızlıklarımıza, kederlerimize?
Nasıl da
kucakladı bizi mutluluklarımızda, sevinçlerimizde, başarılarımızda.
Volta attı kimimiz üstünde, kimimiz üstünden denize olta
attı.
İstavrit çekti, zargana çekti kimimiz misinanın ucunda.
Kimimiz kafa çekti, kimimiz ooof çekti ayaklarının altında.
Başımızı kaldırıp da şöyle bir etrafa baktığımızda neler
görmedik ki Eski Galata Köprüsü’nden?..

Denizde martılarla yarışan vapurları… Sarhoşluktan mı, deniz
havasından mı nasıl da yalpalıyan kayıkları… Sallanan iskele; yanında
tezgahlarda taze balıklar… Rokacı, limoncu, turşucu… Ve kalabalık yollar,
kaldırımlar…
Karşıda Üsküdar; bekçisi Kızkulesi ile muhabbete dalmış…
Topkapı Sarayı Boğaziçi’nin sevdalı gözcüsü… Yeni Cami güvercinlerini yemliyor
özenle… Galata Kulesi burnunu dikmiş sanki Mısır Çarşısı'ndan gelen nefaseti
kokluyor..
Akşam olurken günbatımında bir dön yüzünü hele. Eriyen
güneşin kızıllığında sanki uhrevi bir tablo Süleymaniye, Şehzade, Fatih ve
Kariye…
Eskiden Cisr-i Cedid, Valide Köprüsü, Yeni Köprü, Yeni Cami
Köprüsü, Güvercinli Köprü de denilmiş adına.
Haliç’in iki yakasını bir araya getiren o oldu yıllarca.
Marmara Denizi’nin Haliç'in gerdanına armağan ettiği bir yakamoz kolyedir
"Eski Galata Köprüsü."
Bir zamanlar filmlerin, şiirlerin, hikayelerin mekanı; adem
babaların, şarapçıların yatağı; her kesimden insanın uğrağı; nargilenin de,
esrarın da içildiği; salebin de, böreğin de, kadının da satıldığı; isyanların,
protestoların, gösterilerin yapıldığı eski dost…
Çok hakkı var üzerimizde...
Lakin yaşlandıkça da kadir kıymet bilmezler tarafından
horlandı. Sanki şahit olduğu puştlukların, zalimliklerin, hainliklerin,
ihanetlerin sebebi kendisiymiş gibi…
Yetmedi 16 Mayıs 1992 de yaşadığı yangının kundakçısı olarak
suçlandı. Ayaklarında ve kollarında zincirlerle sürgünde geçirdiği esaret
yıllarında çıkınımda bir paket karanfil kokan cıgara ve biraz yeşil soğanla
ziyaretine gitmediğim için bağışlamış mıdır beni?
Sonra... Nihayet haksızlıkla verilmiş cezası kaldırıldı,
prangaları söküldü..
Yolum Balat'a her düştüğünde, bir kahve, bir sigara içimliği
de olsa mutlaka uğradım bu asil ve masum Haliç Bilgesi eski dosta, helallik
almak içindi belki de..
Anılarda, fotoğraflarda ve filmlerde kalan Eski Dost Haliç Köprüsü yok artık..

Sessizce çaldılar onu hayatımızdan...
.