Sayfalar

23 Aralık 2016 Cuma

İNANDILAR, DÖVÜŞTÜLER, ÖLDÜLER...

Eğer yolunuz bir gün Menemen'e düşerse mutlaka Yıldıztepe'ye çıkınız. Orada göreceğiniz bir yüce anıtın üzerinde  şu deyişi okuyacaksınız: "İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz." 

Atatürk Devrimleri , vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapmayan bir idealist vatanseverlik vicdanı ve  millet yolunda canını fedaya hazır olan geleneksel Türk yaradılışının müstesna yüreğidir şehit olanlar adına KUBİLAY OLAYI...

15 temmuzda hain kalkışmayı gerçekleştiren uzantıların kökleri olan şeriat isteyen gerici yobazlar 23 Aralık 1930 günü askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay ile  yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'yi Menemen'de katletmişlerdi. 

Vatani görevim sırasında anıtlarının bulunduğu Menemen Yıldıztepe'de nöbet tuttuğum Devrim şehitlerimizi katledilişlerinin 88. yılında rahmet ve minnetle anıyorum. Mekanları Cennet makamları ali olsun... 

Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1925'deki Şeyh Said İsyanından sonra tanık olduğu önemli olaylardan biri olan "Kubilay Olayı" günümüzde  iğrenç karanlığı yaşamın her alanına yeniden çökmekte olan yobazığı irdelemek adına da çok mühim... 

Genel anlatıma göre şu seyri izlediği görülmektedir:
Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim tarafından yönlendirilen, Manisa tarafından gelen çember sakallı, sarıklı ve cüppeli dördü silahlı 6 kişi, 23 Aralık 1930'da sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı yola dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar. 

Elebaşılar arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardır. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıtır ve dini korumaya geldiklerini söyler, Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu yayan yobazlar öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini duyururlar. 

Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya takıp Menemen şehir meydanına dikerler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir" diyerek bir isyan hareketi başlatmak isterler.

Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, bir bilgiye göre; alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı olay yerine gönderir.

Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay yerine gelir. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına mürtecilerin arasına girip teslim olmalarını ister. Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaralar. Karşıdan bunu gören askerler ateş açarlar lakin tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. 

Derviş Mehmet "bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalışır.

Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığınırsa  da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşi sıra gelirler. Derviş Mehmet, çantasından çıkardığı  testere ağızlı bağ bıçağıyla yaralı Asteğmen Kubilay'ın başını keser.

Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalışırlar ancak  başaramazlar. Birisi ip getirir ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanır. 

Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaralar. Ancak açılan ateş sonucu o ve arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki öldürülür..


Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölürken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanırlar.

Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti tepkilidir. 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı yapılır. Mustafa Kemal Paşa, "Kubilay Olayı"na çok kızmıştır. Daha birkaç yıl önce Yunan İşgalinin acısını tatmış bir muhitte bu olayın meydana gelmesi üzerine, bazı kaynaklara göre, ilçenin haritadan silinmesini emretse de ertesi günü, "Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun", der. 

28 Aralık 1930'da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, "Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise" olduğunu belirtir.

31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilir ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulur.

7 Ocak 1931'de bu kez İzmir'de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapılır Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık 15 Ocak 1931'den itibaren Divanı Harp’te yargılanmaya başlanır.

General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp Mahkemesinde 24 Ocak 1931 günü iddianame okunur ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmeder ve karar Meclis’in onayına sunulur. İdam hükümlülerinin 6'sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrilir.TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirir.

Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edilir. Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asılır.Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçar ancak İki hafta sonra yakalanır ve ertesi gün idam edilir.

Olayın hemen ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikilir. Anıtın üzerinde şöyle yazmaktadır:
"İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz."






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder