Sayfalar

13 Mart 2016 Pazar

Sanki Yedim Camii...

Diyanet İşleri Başkanlığı istatistiklerine göre, Türkiye'de 84 bin 684 cami bulunurken, İstanbul 3 bin 190 cami sayısıyla en çok caminin bulunduğu ilimiz... Bunların içinde öyle ilginç isimli olanlar var ki her birinin de ayrı güzellikte hikayesi var. 

Allahdiyen Camii, Böcekli Camii, Çıplaklar Camii, Dikbasan Camii, Doksandokuz Camii, Gıcık Kadın Camii, Gül Camii, Kuşkonmaz Camii, Hemhüm Camii, Laleli Camii, Mahkeme Camii, Nallı Camii,  Pırasa Camii, Sanki Yedim Camii, Sormagir Camii, Saatli Camii, Şık Şık Camii, Sermaye Camii, Tahir ile Zühre Camii, Tomtom Kaptan, Camii, Üçbeşbaş Nurettin Hamza Camii, Yağ Camii...

Bunlardan biri olan Sanki Yedim Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde yer alan, Osmanlı döneminden kalma tarihî bir ibadethanedir. Zeyrek mahallesi, Kırbacı Sokağı'nda yer alan caminin yapılış tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. 

Rivayete göre Keçecizade Hayreddin adında ortahâlli bir esnaf, Osmanlı döneminde padişahların yaptırdığı Selatin camilerini görüp imrenerek, başka bir rivayete göre ise “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imâr eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur" âyetindeki müjdeyi duyunca bir cami yaptırma arzusu duyar, kendisi de bir cami yaptırmayı diler ve bunun için para biriktirmeye başlar. Canı bir şey istediğinde, almayıp; sanki yedim (varsay ki yedim) diyerek parasını ayrı bir yere koyar. 20 yıl boyunca biriktirdiği paralarla küçük de olsa bir cami yaptırır ve caminin adı halk arasında Sanki Yedim Camii olarak anılmaya başlar.

Resmî kayıtlarda camiyi yaptıran kişiyle ilgili bir bilgi bulunmadığı için, caminin bânisi konusundaki görüşler de çeşitlilik göstermektedir. Keçecizade Hayreddin ile birlikte, caminin yapımıyla ilişkilendirilen bir başka kişi de Adanalı Şakir Efendi'dir. Yapının 18. yüzyılda yaptırıldığı sanılmaktadır. Orijinal bina, Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Unkapanı bölgesinde etkili olan büyük bir yangın sırasında büyük ölçüde zarar görmüştür. 1959 yılına değin metruk hâlde kalan bina, bir süre marangozhane olarak kullanılmış, ancak daha sonra mahalle halkının topladığı yardım paralarıyla büyük bir onarım geçirerek tekrar yapılmıştır. Caminin iç mekânı 100 metrekare büyüklüğünde olup, yaklaşık 200 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir. Tek şerefeli, beyaz boyalı bir minaresi vardır. Bugün, cami çevresi ev ve apartmanlarla çevrilidir.


2 yorum:

  1. Teşekkürler Adil Bey...ilginç ismin hikayesi demek böyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben size teşekkür ederim Şebnem Hanım zaman ayırdığınız için..

      Sil