
Diyanet İşleri Başkanlığı istatistiklerine göre, Türkiye'de
84 bin 684 cami bulunurken, İstanbul 3 bin 190 cami sayısıyla en çok caminin
bulunduğu ilimiz... Bunların içinde öyle ilginç isimli olanlar var ki her
birinin de ayrı güzellikte hikayesi var.

Allahdiyen Camii, Böcekli Camii,
Çıplaklar Camii, Dikbasan Camii, Doksandokuz Camii, Gıcık Kadın Camii, Gül
Camii, Kuşkonmaz Camii, Hemhüm Camii, Laleli Camii, Mahkeme Camii, Nallı
Camii, Pırasa Camii, Sanki Yedim Camii,
Sormagir Camii, Saatli Camii, Şık Şık
Camii, Sermaye Camii, Tahir ile Zühre Camii, Tomtom Kaptan, Camii, Üçbeşbaş
Nurettin Hamza Camii, Yağ Camii...

Bunlardan biri olan Sanki Yedim Camii, İstanbul'un Fatih
ilçesinde yer alan, Osmanlı döneminden kalma tarihî bir ibadethanedir. Zeyrek
mahallesi, Kırbacı Sokağı'nda yer alan caminin yapılış tarihi ve kimin
tarafından yaptırıldığı konusunda kesin bir bilgi yoktur.
Rivayete göre
Keçecizade Hayreddin adında ortahâlli bir esnaf, Osmanlı döneminde padişahların
yaptırdığı Selatin camilerini görüp imrenerek, başka bir rivayete göre
ise “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği
üzere kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imâr eder.
İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur" âyetindeki müjdeyi
duyunca bir cami yaptırma arzusu duyar, kendisi de bir cami yaptırmayı diler ve
bunun için para biriktirmeye başlar. Canı bir şey istediğinde, almayıp; sanki
yedim (varsay ki yedim) diyerek parasını ayrı bir yere koyar. 20 yıl boyunca
biriktirdiği paralarla küçük de olsa bir cami yaptırır ve caminin adı halk
arasında Sanki Yedim Camii olarak anılmaya başlar.

Resmî kayıtlarda camiyi yaptıran kişiyle ilgili bir bilgi
bulunmadığı için, caminin bânisi konusundaki görüşler de çeşitlilik
göstermektedir. Keçecizade Hayreddin ile birlikte, caminin yapımıyla
ilişkilendirilen bir başka kişi de Adanalı Şakir Efendi'dir. Yapının 18.
yüzyılda yaptırıldığı sanılmaktadır. Orijinal bina, Birinci Dünya Savaşı
yıllarında, Unkapanı bölgesinde etkili olan büyük bir yangın sırasında büyük
ölçüde zarar görmüştür. 1959 yılına değin metruk hâlde kalan bina, bir süre
marangozhane olarak kullanılmış, ancak daha sonra mahalle halkının topladığı
yardım paralarıyla büyük bir onarım geçirerek tekrar yapılmıştır. Caminin iç mekânı
100 metrekare büyüklüğünde olup, yaklaşık 200 kişi aynı anda ibadet
edebilmektedir. Tek şerefeli, beyaz boyalı bir minaresi vardır. Bugün, cami
çevresi ev ve apartmanlarla çevrilidir.
Teşekkürler Adil Bey...ilginç ismin hikayesi demek böyle.
YanıtlaSilBen size teşekkür ederim Şebnem Hanım zaman ayırdığınız için..
Sil