Sayfalar

8 Mart 2016 Salı

BİR PES ETMEMİŞ KADINIMIZ...

Siz ilk mektebe başladığınız günü, o günün heyecanını hatırlıyor musunuz? Ben hatırlıyorum, şimdilerde yerinde ucube bir beton bina bulunan ilk mektebim Urfa'daki Vatan İlkokulu'nu, giriş katında soldaki ilk sınıfımı ve öğretmenim Zeliha Öğüt Hanımefendiyi minnet ve özlemle anarım her zaman. Işıkları hala yolumu aydınlatmakta...

“Ben öksüzüm hoca efendi, beni de okutunuz!" diye yalvaran bugün size konu edeceğim hayata pes etmeyen kadına ise mahalle mektebindeki ilk Hocası “kendi gelen” ismini koymuştur...

İleride İlk sosyalist şairemiz, basında peçesiz fotoğrafı yayınlana ilk kadınımız, 1 Mayıs ve grev şiirleri yazdığı için şiirlerine el konulan ilk kadın şairimiz olarak anılacak bu yiğit kadın  annesi Kaya Hanım vefat ettiğinde henüz 6 yaşındadır...

Evde kötürüm ve zalim bir amca, titiz ve geçimsiz olmasına rağmen yüreğine şiirin ilk tohumlarını eken teyzesi ile sarhoş bir babanın eline kalmıştır.

Bakımıyla komşuları ilgileniyor, gününün çoğu sokaklarda geçiyordu...

Evdekilerden bir destek görmeyen küçük kızın okula başlaması kendi kararıyla olur... Hayat hikayesinde eğitiminden şöyle bahsediyor:

" Evimizin yakınındaki dere kenarlarından papatya, ısırgan otu, deve dikeni, ebegümeci tohumları toplayarak aktarlara satıp, kazandığımın kırk parasını mahalle mektebinin hocasına, kırk parasını da kalfaya vererek bir süre okuma isteğimi doyurmak için çabaladım. Fakat bu şekilde ancak bir yıl mahalle mektebine devam edebildim."

Çünkü Babası kızının kendi başına başlattığı bu öğrenim faaliyetini öğrenince onu mektepten almış ve evden kovmuştur.

Aldığı okul eğitimi bu kadardır.

Yaşamı süresince geçimini sağlamada büyük ölçüde yardımcı olacak dikiş, nakış bilgisini de yine bu dönemde komşu kızlarından edinmiştir. Edebiyatı, aruzla şiir yazmayı da kendi kendine okuyarak öğrenir...“Kendi kendine öğrenmek” Yaşar Nezihe’nin hayat mücadelesindeki adeta bir mecburiyettir.

Özellikle Urfalıların başta "Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem" olmak üzere bestelenmiş 8 gazeliyle tanıdığı Yaşar Nezihe Hanım; edebiyatımız ve kadınlarımızın hak mücadeleleri adına ismi asla unutulmaması ve özellikle de öne çıkartılması gereken bir şairemizdir.

Yaşar Nezihe Bükülmez, 17 Ocak 1880'de İstanbul Silivrikapı'da Baruthane Yokuşu üzerindeki bir adı da Hünkâr İmamı Sokak olan Hünkârbeğendi sokakta harap bir evde doğar. Beş çocuklu ailesinin üçüncü ve yaşayan tek çocuğudur. Küçük yaşta ölen kardeşlerinin akıbetine uğramasın diye kendisine Yaşar Zeliha adı verilmiş. İlk eşi Âtıf Zahir Efendi, şairenin bu ismini beğenmez ve “Yaşar Zeliha”yı “Yaşar Nezihe”ye çevirir.

Üç mutsuz evlilik yapmış, iki çocuğunu besin yetersizliğinden kaybetmiş, üçüncü ve sağ kalan tek oğlunu binbir güçlükle büyütüp yetiştirmişti...

Eserleri için şöyle diyor şairemiz: “Bir Deste Menekşem” 1915’te Marifet Kütüphanesi tarafından yayımlandı. “Feryatlar”ımın neşir yılı da 1924’tür. Dört dosya dolusu şiir yazmışım. Bazıları bestelenen 250’den fazla şarkım var. Hayatım yazmakla geçiyor. Tecvit, Karabaş, Mızraklı İlmihal, Tuhfe-i Vehbi manzum kitaplarını ve Fuzûlî’yi bir-iki kez okudum ve bir-iki nazire yazdım.”

Yaşar Nezihe Hanım soyadı inkılabında "Bükülmez" soyadını seçmiş, yaşamının tükenmeyen acı ve sıkıntılarına karşılık ayakta kalmayı başarmış olmasını böylece sembolik bir duruma getirmiştir.
"Bakıp da soyadıma sanma bükülmüyorum
Felek cefâlarıyla, gençken büktü belimi."
 
5.11.1971' de İstanbul'da vefat eden Bükülmez hakkında: "Ne babadan, ne kocadan, ne kaderden, ne de rejimden rahat yüzü gördü" denmiş olmasının gerçekten yerinde bir tespit olduğunu şaire ile ilgili kaynaklara bakacak olanlar daha net göreceklerdir...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder