
Sevgiliye her şey telefon ya da bilgisayardan mesaj olarak
"tık.. tık.. tık" yazılıp sonra da sanal alemin çöplüğüne atılmıyor
mu artık?
Bizim kuşağın içinde "Nokta Noktam"
şiirini bilmeyen, en azından duymayan sanırım yok gibidir. O muhteşem
mısraların doğmasına sebep bir de hikayesi var ki sevdanın tam da kendisi...
1938-1940 yılları... Bartın'ın üstünde Asma Köprüsü, altında
yüzen kayıklarının salına salına yüzdüğü meşhur Kocanaz Deresi'ne bakan
ortaokulu... Okulun 24 yaşında başında
kavak yellerinin estiği Türkçe Öğretmeni Rıza Polat Akkoyunlu ve Bartın'ın o
zamanlar en seçkin semti olan Asma'da üç
katlı taş konakta yaşayan güzeller güzeli hayatının ilk baharında gencecik bir
öğrenci kız...

Şehri terk etmek, tayin istemek zorunda kalmış Öğretmen Rıza
Polat Akkoyunlu.
Ankara'dayken uzun mektuplar hâlinde "Bende Kalan
Mektuplar" adıyla şiirleştirmiş bu unutamadığı sevgisini ve sevgilisini...
Laf söz olur da kıza bir zarar gelir, dile düşer sevdiği
diye o sevdiği kızın adının yerine üç nokta (...) koymuş ve "Nokta
Noktam"diye seslenmiş sevdiğine..

NOKTA NOKTAM
Dün bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin.
Hem bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü; unutmak için
önce unutulmak gerek
Oysa ki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın...
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım
İki heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Seninle biz, halâ bir kabukta
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın; kokacaksın
Güneşsin; yakacaksın.
Sabah yatağım kadar rüyâ dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın
Unutamam
Unutamazsın!
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder