Sayfalar

14 Şubat 2016 Pazar

Mavi Gök, Mavi Deniz...

Bahçedeki dut ağacında cıvıldaşan kuşlar güzel bir günün müjdecisiydi... 

Perdeyi aralayıp dışarı baktım, masmavi gökyüzünde  ışıldayan güneşte sanki yürümeye yeni başlamış çocukların heyecanlı coşkusu vardı... 

Soğuk günlerden bakiye yaşlı birkaç bulut ise bavullarını çoktan toplamış, sırtlarında yükleri, yorgun adımlarla veda ediyorlardı İstanbul'a... 

Radyo'da  Nesrin Sipahi, Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca'nın "Mavi gök mavi deniz" isimli Kürdîli hicazkâr makamındaki Türk sanat müziği şarkısını okuyordu;

Mavi gök mavi deniz
Hep sevginle gezeriz
Neş'e de biz aşk da biz
Ne güzel şey yaşamak

Sevilmek hoş, sevmek hoş
Gönül sarhoş, göz sarhoş
Heyecansız günler boş
Ne güzel şey yaşamak

Hayat coşkun bir dere
Dalma gama kedere
Üzme canın boş yere
Ne güzel şey yaşamak

Arzular bir şelâle
Işık saçar hilâle
Gül karanfil ve lale
Ne güzel şey yaşamak

"Gül, karanfil ve lale, madem öyle, ben de kahvaltıya gidiyorum Sarıyer'e" dedim ve yola koyuldum... 

Karadeniz'in İstanbul'un  curcunasına en yakın amma en sakin yeri Sarıyer'de rüzgar sert esiyordu, lakin mavi  gök ile mavi denizin aşkı  sanırım huzurunu en çok burada buluyordu...

Sarıyer'e gelip denizin nimetine bakmamak olmazdı elbette... 

Kerahat vakti için kısmetimize düştü mavi denizden, onbeşinde  nazlı kızlar gibi çinekoplar... Daha ızgaraya konulmadan onlar; masaya kurulmuştu rakı, roka ve kırmızı turplar...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder