Sayfalar

23 Aralık 2015 Çarşamba

Dünyanın En Bilinen Savaş Şiiri ve Hikayesi "Bekle Beni"

Bekle beni, döneceğim ben.
Çok çok, bıkmadan bekle!
Sarı yağmurların
Hüznü basınca,
Kar kasıp kavururken,
Kızgın sıcaklarda – bekle.
Uzak yerlerden mektuplar kesilince
Bekle beni.
Birlikte bekleyenlerin beklemekten
Usandığına bakma, bekle.

Bekle beni, döneceğim.
Unutmak zamanı geldiğini
Ezbere bilenleri
Hayırla anma!
Varsın oğlum, anam
Hayatta olmadığıma inansın,
Dostlarım beklemekten usansın,
Ocak başında toplanıp
Acı şarapla
Yad etsinler beni.
Sen bekle. Onlarla birlikte
İçmekte acele etme.

Bekle beni; döneceğim,
Bütün ölümleri çatlatmak için döneceğim!
‘Şansı varmış…’ desinler,
Beklemedikleri için,
Beni bekleyerek
Düşman ateşinden nasıl
Koruduğunu anlayamazlar.
Sağ kalışımın sırrını yalnız
Senle ben bileceğiz-
Bütün sır -senin
Başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilmende.

Konstantin Mihavloviç Simonov

(Çev.: N.Yalaza Taluy)

Konstantin Simonov, o zamanlar Sovyet sinemasının oldukça ünlenmiş bir sanatçısı olan sarı saçlı, ince ve uzun boylu güzel Valentina Serova’yı ilk kez Moskova yakınlarında bir tren istasyonunda gördüğünde aşık olmuş ve  tüm hayatı boyunca da onu sevmekten bir an bile vazgeçmemiştir. 

1943’de evlendikleri  Valentina’ya "Senin yüzün benim kaderim" diyordu. Sonra savaş yılları geldi.

Simonov  İkinci Dünya Savaşı’nın en kanlı günlerinin yaşandığı Stalingrad cephesinde sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda yarbay rütbeli bir asker oldu.

Her yerin çamur deryası olduğu, mermilerin, top ve şarapnel parçalarının kan kusturduğu bir geceyi Simonov çok sonraları anlatırken, "Çıldırmak üzere olduğumu anladım ve bunu önleyebilmenin tek yolu Valentina ile konuşmak, ona aşkımı ve hasretimi anlatmak ve mutlaka geri döneceğimi söylemekti" diyordu. İşte dünyanın en tanınmış, en bilinen savaş şiiri olacak "Bekle Beni" şiiri o gece yazılmaya başlandı.

Bittiğinde izne çıkan bir askere verdiği şiirini  yolu düşerse gazeteye bırakmasını söyleyen Simonov, savaşın acımasızlığı içinde şiirinden herhangi bir haber alamadı. Oysa asker şiiri gazeteye ulaştırmış, şiir gazetenin savaşın henüz sıçramadığı şehirlerden birindeki baskısında yayımlanmıştı.

Sonra bir gün askerlerden biri gazetede Simonov'un Valentina'ya yazdığı şiiri gördü, onu kesti ve Stalingrad yakınlarındaki bir kasabada yaşayan nişanlısına gönderdi. Şiirden çok duygulanan genç kız da bunu arkadaşlarına gönderince, elden ele çoğalan  "Bekle Beni" şiiri  bütün bir savaş boyunca cephenin göbeğinde savaşanlardan, Rusya’nın çok uzak Kuzey limanlarında görev yapan bahriyelilerine kadar bütün bir Sovyet ordusunda hem subaylar hem de erler tarafından ezberlendi ve yüzlerce değişik biçimde ama hep hüzünlü bir tonda da bestelendi.

Simonov, cephelerde kanlı savaşların içinde Bekle Beni’den sonra Seninle ve Sensiz, Kızma Yazarsam adlı uzun şiirlerini Valentina Serova için yazdı. Bunları gönderip gönderememek, Valentina’nın bunları okuyup okumaması değildi. Önemli olan onun Valentina’ya olan aşkını  fısıldayabilmesiydi.

Savaş bittiğinde Simonov, Valentina’nın yanına döndü. Lakin bazı şeylerin yolunda gitmediğini de işte ilk kez o günlerde anladı. Valentina, Sovyet sinemasının en ünlü yıldızlarından biriydi artık. Simonov ise sanki Stalingrad cephesinde yaşıyordu hâlâ. Uğruna ölümlere gidip geldiği, sadece ona kavuşmak umuduyla hayatta kalabildiği bu kadını artık pek tanıyamıyordu. O hâlâ ılık bir yaz gününde muzip bir rüzgarın eteklerini havalandırdığı, sarı saçlı bir kadın görmek istiyordu ama göremiyordu

Ne Valentina’nın dedikodulara yol açan bir hayat sürmesi, ne de ortalıkta bazı yakışıklı sinema aktörlerinin adının dolaşması  Valentina’ya olan aşkını zerre kadar azaltmıyordu ama bir insan olarak etkilenip günün birinde bu her şeyden çok sevdiği kadını incitebileceğinden de korkuyordu. Belki de bu nedenle 1957’de hiçbir açıklama yapmadan Valentina'yı terk etti ve bir daha hiç geri dönmedi.

Yazmaya yoğunlaştı. Albayın Aşkı, Savaşsız Yirmi Gün, Günler ve Geceler, Savaş Günleri, İnsan Asker Doğmaz ve Silah Arkadaşları gibi kitapları yazdı. Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı seçildi. Türkiye de dahil, bir çok ülkeye gitti.

Valentina Serova 1975 yılında öldü. Simonov cenazeye katılmadı. 

Ertesi sabah Serova’nın mezarının üzerinde bir saksı içinde mavi hareli, sarı yapraklı bir hercai menekşe çiçeği bulundu. Kırmızı saksıya küçük beyaz bir kağıt yapıştırılmıştı ve kağıtta işlek bir el yazısıyla ‘Zhdi Meny’ yani "Bekle Beni" yazıyordu. 

Bu çiçeği kimin bıraktığı ve küçük notu kimin yazdığı daha sonraki günlerde Simonov’a defalarca soruldu. Simonov her defasında acı bir şekilde gülümsemekle yetindi ve cevap vermedi.Yıllar önce "Sağ kalışımın sırrını yalnız senle ben bileceğiz, bütün sır senin beklemeyi bilmende" diye yazmıştı ve sevdiği kadın da onu beklemişti. 

Konstantin Mikhailoviç Simonov, 28 Ağustos 1979’a kadar bekledi. Sonra kendisini bekleyen sevdiği kadının yanına gitti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder