Sayfalar

12 Eylül 2015 Cumartesi

İhtilallerden Damlalar

12 EYLÜL’Ü “Bizim Çocuklar Yaptı…”
Bu yazım 10 Eylül 2007 tarihinde www.urfahaber.net'te yayınlanmıştır.

Darbe haberi alındığında ABD Konsolosu’nun Pentagon’a “Our boys have done it” yani
Bizim çocuklar yaptı” diye bir mesaj çektiği rivayeti “12 Eylül darbenin arkasında
Amerika var” iddiasına kanıt olabilecek tarihi bir cümledir.
***
12 Eylül 1980’den birkaç yıl sonra Batı Karadeniz bölgemizin (şimdi il olan) şirin bir ilçesinin denize nazır bir sayfiyesinde gecenin geç saatlerine kadar uzayan bir akşam yemeğindeydik…

Temmuz ayının sıcaklığında denizden hafif hafif esen serinlik, dalga seslerini de beraber getiriyordu.
Masadaki koyu sohbette; eski Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlarımızdan, TBMM Başkanlığı yaptığı dönemde iktidarın da muhalefetin de güven ve saygısını kazanmış bir devlet adamı büyüğümüzün anlattıkları ise rivayet değil, gerçeğin ta kendisi idi:
Darbenin bahanelerinden biri olarak gösterilen cumhurbaşkanı seçilememesinin çözümüne ramak kalmıştı…. 1–2 eksik oy vardı…. Meclisin cumhurbaşkanı seçmesine darbe ile engel olundu…” diyordu.
Kamuoyunun dikkatini çekmiş başka konular da çok yazıldı çizildi sonraları:
Darbeden önce Amerika’ya yapılmış olan paşalar ziyareti rutin bir seyahatten başka anlamlar taşıyor muydu?
Birçok ilde uygulanan sıkıyönetime rağmen engel olunamayan olaylar, işlenen cinayetler, akan kanlar 12 Eylül sabahı nasıl oluyor da bıçakla kesilmiş gibi hemen duruyordu?!Ne farkı vardı
11 Eylül sabahıyla 12 Eylül sabahının?
Ya da ne değişmişti?

***
Peki. Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve sosyal sıkıntılarına çözüm bulmak için yürüdüğünü söyleyen postallar, harekete geçen tanklar iddia ettikleri amaçlarına ulaşabildiler mi?
Karanlıktan çıkarıp aydınlığa kavuşturabildiler mi insanlarımızı ve ülkemizi?
Yoksa şimdilerde yeniden başımıza bela olan terörün, şeriat isteklerinin; siyasal, sosyal ve ekonomik sıkıntılarımızın paşa babası mıoldu 12 Eylül’ün apoletleri?

***
Neler kayıt düşülmüş yakın tarihimize o dönemle ilgili olarak biraz hatırlayalım isterseniz:
Siyaset yasaklandı.
Sivil toplum örgütlerinin ve derneklerin kapılarına kilit vuruldu.
650 bin kişi gözaltına alındı.
210 bin dava açıldı.
Biri yaşı büyütülerek tam 49 kişi idam edildi.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
30 bin kişi sakıncalı bulundu.
Kitaplar filmler yasaklandı, yakıldı.
İnsan hakları ayaklar altına alındı.
Düşünmeyi, konuşmayı, toplu gezmeyi, örgütlenmeyi, yazmayı yasakladı 12 Eylül.

***
Çoğunluğu siyasetten uzak, ülke sorunlarına soğuk bugünkü gençlerimizin yetişmesini sebep olan kurak bir tarla yaratıldı.
Bütün ülkede gücünü baskı ve şiddet üzerine kurmuş olan 12 Eylül yönetimi etnik Kürt milliyetçiliğini kışkırtıp azdırdı..
Provokasyon çetesi” de denilen Apocuların diğer Kürt kökenli vatandaşlardan ayırt edilmesi yerine, bu insanların hepsinesuçluymuş gibi kıyım yapılması, şiddet ve baskı uygulanması, dağdaki insanın ve PKK’lı sayısının da artmasına neden oldu.

Ya işkenceler?!…Bırakın eline silah almayı bir karıncayı bile incitmekten korkan liseden bir sınıf arkadaşımın o dönemde Diyarbakır cezaevinde yaşadığı, gördüğü işkencelerle ilgili anlattıkları; kendi hâkimlerine “Hukuku bir tarafa bırakın” emrini veren 12 Eylül Konsey Üyelerinin kendi hukuklarıyla nasıl bir insanlık suçu işlediklerinin yürekleri sızlatan utanç hikayeleridir.

Elbette o karanlık ve acımasız dönemle ilgili olarak insanlık onurunun işkencecilere mağlup olmayışının tüm hikayeleri asil belgeler olarak da tarihteki yerini aldı.

***
Bugün cami avlularında kürsü kurup, mikrofondan laik Türkiye Cumhuriyeti’ne sövenler, Atatürk’e hakaret yağdıranlar ve“Cumhuriyet döneminin sonu gelmiştir. Laik sistem başarısız olmuştur ve biz bunu kesinlikle değiştirmek istiyoruz” diyenler…
Analarımızın, ninelerimizin, bacılarımızın başörtüsünü, bir tuhaf bağlama şekli de uydurup türban diye malum emellerine simge yapanlar ve bu simge uğruna ibadetlerini özgürce yaptıkları Türkiye Cumhuriyeti Devletini keferelere şikayet edenler…
Müslüman halkımızın arasına nifak tohumları ekenler..
Irak’ta 800 bin Müslüman’ı katleden ABD’nin Türkiye için uygun gördüğü Ilımlı İslam dayatmasına uşaklık ederler…
Bir zamanlar “Hıristiyan Kulübü” deyip kötüledikleri AB’nin kapısında daha sonra şahsi menfaatleri gereği kul olanlar…
Vatandaşı hor görüp, aşağılayanlar, azarlayanlar….
Millet yerine Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına engel olamayan ümmetçiliği baş tacı edenler…
Müstemleke muamelesine, ülke topraklarımızın satılmasına; Kıbrıs’ın kaybedilmesine razı gelenler…
Atatürk ve Devrimlerinin düşmanları …
Toprağa gömdükleri baltalarını çıkartarak Türkiye Cumhuriyetini bölüp, parçalamak isteyen emperyalistler ve onların yerli uşakları.ile şeriat çığırtkanları ve diğerleri…
Bilimin, bilginin, kültürün sularından nasibini almamış 12 Eylül’ün karanlık arka bahçelerinde ortam bulup türediler!

***
Aradan 27 yıl geçti… 12 Eylül bundan sonra da çok tartışılacak… Kitaplara, filmlere, yazılara konu olacak.
Bendeniz, 12 Eylül 1980’e kadar gelinen süreci, o dönemi ve sonrasını üniversitede öğrenci, fabrikada yönetici ve Babıali Yokuşunun bir ferdi olarak yaşadım.
Ülkemizin şimdi karşı karşıya olduğu tehlikeler ve sorunlar; Atatürk’ün ölümünden sonra 1946 yılından itibaren çekilmeye başlayan ve oyunculuğu hariç her şeyini ABD ve AB’nin üstlendiği kendilerine göre sonu yaklaşan bir dizi filmin yeni bölümü gibi.
Sağ-sol çatışmaları yerine bir yandan etnik milliyetçilik körüklenirken diğer yandan Devrim Yasalarına şeriat bayrağını açmış yobazların sırtı sıvanmakta…

***
İçten ve dıştan Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmeye çalışanlara, ulusumuzu ve ülkemizi müstemleke haline getirilmesine uşaklık eden bu soysuzlara, alçaklara, şerefsizlere ve efendilerine bir torba kömüre, bir paket makarnaya yağa, una reyini satanlar değil ammaÇanakkale’yi ve Kurtuluş Savaşı’nı yaratan ecdadın torunları elbette gerekeni Milli Mücadele’nin azim, güç ve kararlığıyla yapacaklardır. .

***
Daha da geç olmadan, daha da geç kalmadan… Yeni 12 Eylül’lere geçit vermeden…


Adil ÜNÜR 10.9.2007



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder