12 EYLÜL’Ü “Bizim Çocuklar Yaptı…”
Bu yazım 10 Eylül 2007 tarihinde www.urfahaber.net'te
yayınlanmıştır.
Darbe haberi
alındığında ABD Konsolosu’nun Pentagon’a
“Our boys have done it” yani
“Bizim çocuklar yaptı”
diye bir mesaj çektiği rivayeti “12 Eylül
darbenin arkasında
Amerika var”
iddiasına kanıt olabilecek tarihi bir cümledir.
***
12 Eylül 1980’den
birkaç yıl sonra Batı Karadeniz bölgemizin (şimdi il olan) şirin bir ilçesinin
denize nazır bir sayfiyesinde gecenin geç saatlerine kadar uzayan bir akşam
yemeğindeydik…
Temmuz ayının sıcaklığında denizden hafif hafif esen serinlik,
dalga seslerini de beraber getiriyordu.
Masadaki koyu sohbette; eski Bayındırlık ve Ulaştırma
Bakanlarımızdan, TBMM Başkanlığı yaptığı dönemde iktidarın da muhalefetin de
güven ve saygısını kazanmış bir devlet adamı büyüğümüzün anlattıkları ise
rivayet değil, gerçeğin ta kendisi idi:
“Darbenin bahanelerinden biri olarak
gösterilen cumhurbaşkanı seçilememesinin çözümüne ramak kalmıştı…. 1–2 eksik oy
vardı…. Meclisin cumhurbaşkanı seçmesine darbe ile engel olundu…”
diyordu.
Kamuoyunun dikkatini çekmiş başka konular da çok yazıldı çizildi
sonraları:
Darbeden önce Amerika’ya yapılmış olan paşalar
ziyareti rutin bir
seyahatten başka anlamlar taşıyor muydu?
Birçok ilde uygulanan sıkıyönetime rağmen engel olunamayan
olaylar, işlenen cinayetler, akan kanlar 12 Eylül sabahı nasıl oluyor da bıçakla
kesilmiş gibi hemen duruyordu?!Ne farkı vardı
11 Eylül sabahıyla 12 Eylül sabahının?
Ya da ne değişmişti?
***
Peki. Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve sosyal sıkıntılarına çözüm
bulmak için yürüdüğünü söyleyen postallar, harekete geçen tanklar
iddia ettikleri amaçlarına ulaşabildiler mi?
Karanlıktan çıkarıp aydınlığa kavuşturabildiler mi insanlarımızı
ve ülkemizi?
Yoksa şimdilerde yeniden başımıza bela olan terörün, şeriat
isteklerinin; siyasal, sosyal ve ekonomik sıkıntılarımızın paşa
babası mıoldu 12 Eylül’ün apoletleri?
***
Neler kayıt düşülmüş yakın tarihimize o
dönemle ilgili olarak biraz hatırlayalım isterseniz:
Siyaset yasaklandı.
Sivil toplum örgütlerinin ve derneklerin kapılarına kilit vuruldu.
650 bin kişi gözaltına alındı.
210 bin dava açıldı.
Biri yaşı büyütülerek tam 49 kişi idam edildi.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
30 bin kişi sakıncalı bulundu.
Kitaplar filmler yasaklandı, yakıldı.
İnsan hakları ayaklar altına alındı.
Düşünmeyi, konuşmayı, toplu gezmeyi, örgütlenmeyi, yazmayı
yasakladı 12
Eylül.
***
Çoğunluğu siyasetten uzak, ülke sorunlarına soğuk bugünkü
gençlerimizin yetişmesini sebep olan kurak bir tarla yaratıldı.
Bütün ülkede gücünü baskı ve şiddet üzerine kurmuş olan 12 Eylül yönetimi etnik
Kürt milliyetçiliğini kışkırtıp
azdırdı..
“Provokasyon çetesi” de
denilen Apocuların diğer Kürt
kökenli vatandaşlardan ayırt edilmesi yerine, bu insanların hepsinesuçluymuş
gibi kıyım yapılması, şiddet ve baskı uygulanması, dağdaki insanın ve PKK’lı
sayısının da artmasına neden oldu.
Ya işkenceler?!…Bırakın eline silah almayı bir karıncayı bile
incitmekten korkan liseden bir sınıf arkadaşımın o dönemde Diyarbakır
cezaevinde yaşadığı, gördüğü işkencelerle ilgili anlattıkları; kendi
hâkimlerine “Hukuku bir tarafa bırakın” emrini veren 12 Eylül Konsey Üyelerinin
kendi hukuklarıyla nasıl bir insanlık suçu işlediklerinin yürekleri sızlatan
utanç hikayeleridir.
Elbette o karanlık ve acımasız dönemle ilgili olarak insanlık
onurunun işkencecilere mağlup olmayışının tüm hikayeleri asil belgeler olarak
da tarihteki yerini aldı.
***
Bugün cami avlularında kürsü kurup,
mikrofondan laik Türkiye Cumhuriyeti’ne sövenler, Atatürk’e hakaret yağdıranlar
ve“Cumhuriyet döneminin sonu gelmiştir. Laik sistem başarısız
olmuştur ve biz bunu kesinlikle değiştirmek istiyoruz” diyenler…
Analarımızın, ninelerimizin, bacılarımızın başörtüsünü, bir tuhaf
bağlama şekli de uydurup türban diye malum emellerine simge yapanlar ve bu
simge uğruna ibadetlerini özgürce yaptıkları Türkiye Cumhuriyeti Devletini
keferelere şikayet edenler…
Müslüman halkımızın arasına nifak
tohumları ekenler..
Irak’ta 800 bin Müslüman’ı katleden ABD’nin Türkiye için uygun
gördüğü Ilımlı İslam dayatmasına uşaklık ederler…
Bir zamanlar “Hıristiyan Kulübü” deyip
kötüledikleri AB’nin kapısında daha sonra şahsi menfaatleri gereği kul olanlar…
Vatandaşı hor görüp, aşağılayanlar, azarlayanlar….
Millet yerine Osmanlı İmparatorluğu’nun
yıkılmasına engel olamayan ümmetçiliği baş tacı edenler…
Müstemleke muamelesine, ülke topraklarımızın satılmasına;
Kıbrıs’ın kaybedilmesine razı gelenler…
Atatürk ve Devrimlerinin düşmanları …
Toprağa gömdükleri baltalarını çıkartarak Türkiye Cumhuriyetini
bölüp, parçalamak isteyen emperyalistler ve onların yerli uşakları.ile şeriat
çığırtkanları ve diğerleri…
Bilimin, bilginin, kültürün sularından
nasibini almamış 12 Eylül’ün karanlık arka bahçelerinde ortam bulup türediler!
***
Aradan 27 yıl geçti… 12 Eylül bundan sonra da çok tartışılacak…
Kitaplara, filmlere, yazılara konu olacak.
Bendeniz, 12 Eylül 1980’e kadar gelinen süreci,
o dönemi ve sonrasını üniversitede öğrenci, fabrikada yönetici ve Babıali
Yokuşunun bir ferdi olarak yaşadım.
Ülkemizin şimdi karşı karşıya olduğu tehlikeler ve sorunlar;
Atatürk’ün ölümünden sonra 1946 yılından itibaren çekilmeye başlayan ve
oyunculuğu hariç her şeyini ABD ve AB’nin üstlendiği kendilerine göre sonu yaklaşan
bir dizi filmin yeni bölümü gibi.
Sağ-sol çatışmaları yerine bir yandan etnik
milliyetçilik körüklenirken diğer
yandan Devrim
Yasalarına şeriat bayrağını açmış yobazların sırtı sıvanmakta…
***
İçten ve dıştan Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmeye çalışanlara,
ulusumuzu ve ülkemizi müstemleke haline getirilmesine uşaklık eden bu
soysuzlara, alçaklara, şerefsizlere ve efendilerine bir torba kömüre, bir paket
makarnaya yağa, una reyini satanlar değil ammaÇanakkale’yi
ve Kurtuluş Savaşı’nı yaratan ecdadın torunları elbette gerekeni Milli
Mücadele’nin azim, güç ve kararlığıyla yapacaklardır. .
***
Daha da geç olmadan, daha da geç
kalmadan… Yeni 12 Eylül’lere geçit vermeden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder