KİR
CESUS, EŞKO VE DİĞERLERİ...
Kir Cesus, Eşko, Denno,
Çeço, Edo,
Eyno, Mano,
Deli Adnan, Yapamadi
Mehemed Ali,
Canlı
Hesap Makinası Deli Ahmo, Halle, Totte, Osman,
Bakır-ı Şahe...
Hepsi
Bitti… Urfa’nın deli-derviş-kaçık karışımı o sevimli
garip insanları başka
diyarlara, sonsuzluğa göçüp gittiler..
Bugün
onlar yaşıyor olsalardı; ekonomik, sosyal, kültürel çöküntüler altında pusulası
şaşmış en akıllımızın bile zil takıp oynayacak hale gelmesine vallahi acırlar
ve sebep olanlara da hak ettikleri cezayı en okkalı şekilde mutlaka verirlerdi.
Kir Cesus misal…
Yanından geçerken veya uzaktan “Kiiirr Cesuss!”
denilmesine, yere tükürülmesine hatta “Hıık tıfii”
diye tükürür gibi ses çıkarılmasına bile kızan ve sinirlenen, yapanlara
genellikle Kürtçe sövüp, onları koynundan çıkardığı
taşlarla kovalayan Kir Cesus…
Hani
o Köprübaşı’nda,
yıktırılıp yerine ucube bir yapı kondurulup önce otel sonra hastane olarak
kullanılan o eski kütüphane binasının önünde, bir eli böğründe, sürekli ayakta
duran, yaz-kış giydiği aynı kirli-beyaz şalvarının cebinde ve köyneğinin
koynunda taş bulunduran Kir Cesus!
"Esas kiirr oğlu kir sizlersiniz lan” diye,
kültürü, siyaseti, ahlakı kirletenlerin, ihale hırsızlarının, ülkeyi satanların,
milleti perişan edenlerin suratına “Hııkkk tıfiii”
diye bi
lappan tükürür, kaçan
soysuzları da taşla kovalamaz mıydı?
***
“Yapamadi Mehemed Ali” denince iki elini
birleştirip ”Hııh” diyerek kaldırdığı
başının üstünden hızla bacaklarına indiren o sevimli insanımız pekiii…
AKP'nin 'A Takımı'na
giremeyince zehir zemberek açıklamalar yapıp, "Siyasi
istikrarı sağlayıp reform yapamazsak bırakın 2023 hedeflerini biz mevcut
kazanımları koruyamayız, Türkiye'nin tek çıpası var" diyen
maliye bakanına:
“Tıpay mı patladı, yapamadi Mehemed Şimşek, yapamadi”
diye seslenmez miydi?
***
Deli Eyno... Her seçimimde kota isteyen hazırlopçu kadın gurupların gazeteye verdiği “Bıyıklı kadın” reklamlarına nazire
yaparcasına, erkekleri dizine oturtup vereceği pozlarla en fettan mankenlere bile taş çıkartmaz mıydı?
***
Ya
söyledikleriyle insanı düşündüren, bir aktör gibi aynı anda hem ağlayıp hem
gülebilen Eşko…
Tanıştırıldığı
birine babasının kim olduğunu sorup öğrenince:
“Babayı çok iyi tanıram, bir gün evinize esrar içmeye
gittik. Az daha biye tecavüz edecekti, babanın elinden zor kurtuldum”
diyerek tanıştıranı da tanışanı da utancından yerin dibine sokan Eşko!
7
Haziran seçimleri arifesinde "Melih Gökçek
Ankara'yı parsel parsel sattı "
deyip seçimden sonra sözünden topaç gibi dönenBülent
Arınç'a:
“Seni babayı da çok iyi tanıram, şeyini şey ettiğimin
şeyi bir adamdı” diyerek şey etmez miydi?
***
Canlı Hesap Makinesi Deli Ahmo sigortası biraz zorlansa bile Zarrab'ın,
cari açığı iddia ettiği gibi nasıl kapatmış olabileceğini elbette çözer ve
17 Aralık soruşturmasında Zarrab'ın ev ve iş yerindeki
aramalarda ele geçirilen 1 milyon TL, 800 bin Euro ve 60 bin dolar ile iki kilo
altının, bir yıl emanette tutulmuş olmasına karşılık bu para için devletin
Hazinesi'nden 55 bin lira faiz ödenmesi için "la
bu nasıl iş" deyip hesap sormaz mıydı? .
***
Denno misal…
Kimsesiz, alkolik, esrarkeş, lakin kendine özgü hayat felsefesi olan, hani o
önce garaj sonra park-yeşil haline getirilenMıkkımların
Bahçesi’nde sığıntı olarak yaşadığı için oraya “Denno’nun Bahçesi” olarak adı da verilmiş olan Denno!
Sıcak
bir yaz günü kafayı çekmiş vaziyette girdiği Köroğlu kahvesinde ellerini havaya açarak Yaradan'a
hitaben:
“Biye bah biye; ne ana kucağı gördük, ne de sırtımız
temiz yatağa uzandı, karnımıza sıcak bir çorba bile girmedi, buna rağmen siye
şükrediyığ. Amma başımıza artık yeni bir film açmıyasan haa” diyen Denno!
“Seçimler yenilensin, 400 milletvekili verin"
diyen Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’a yaklaşıp:
“Biye bah biye; aha da 1 Kasım'da millet sandıklara
gidecek, yine 400 milletvekili vermezlerse başımıza yeni filimler açmıyasan haa”
demez miydi?
***
Köprübaşı
esnafının dolduruşuna gelip en çok da terzi Hacı Usta'ya musallat olup demediğini
bırakmayan Deli
Adnan bu kez dolduruşa
gelmeden "Millet kan ağlayıp, karalar
bağlarken, hergün gencecik şehitleri için anaların yüreği parçalanıp il ve
ilçeler cayır cayır yanarken 110 milletvekilin yok muydu meclisi açtırtacak,
sen nasıl bir genel başkansın" deyipKılıçdaroğlu'nun
yakasına yapışmaz mıydı?
***
Edo mu?...
Terör örgütü PKK ile arasına bir türlü mesafe koyamayan HDP'nin...
karşısına elinde sopasıyla çıksa Edo, onlara terörün nasıl bir
insanlık suçu olduğunu elbette münasip bir dille çok iyi anlatır. Karşısına
"elinde iple (heytle) her akşam dağa çıkıp Güneşi durduran" Halle çıksa; hukuk okumuş, saz çalan Selahattin
Demirtaş'ın aklı başına daha çabuk gelecektir...
***
Ya Denno’ya
sığınmış, onun yanında kalan, bir gün onun ikramı esrarla kafası dumanlı başına
değen bir bezi götürürken yakalandığı için hakimin:
“Bahçe komşusunun yatak çarşafını niye çaldın”
sorusuna:
“Ben ömrümda yatak mı gördüm ki çarşafı bileyim hakim
beg, atılmış bir parça bez parçasıdır sandım” diye cevap veren Çeço…
Hani
o Urfa’nın Akarbaşı’ndan Abide’ye
kadar uzanan o dönemdeki tek caddesinde bir aşağı bir yukarı gidip gelirken
kendisine yardımda bulunana ve bulunmayana:
“Verenin
de, vermeyenin de anasını, avradını” diye sinkaf eden Çeço!
57.
Hükümetin "Çekiliriz"
tehdidiyle yıkılmasına sebep olup erken seçimle AKP'nin tek başına iktidar
olmasının zeminini sağlayan ve son olarak TBMM Başkanlığı seçiminde olmak üzere
her sıkıştığında AKP'ye koltuk değneği olan Devlet Bahçeli'nin 7 Haziran'dan 1
Kasım seçimlerine giden süreçteki tutumuna bakıp:
“Bu püskevitlerden bi şey olmaz. Seçenin de seçmeyenin
de, seçilenin de seçilmeyenin de...” diye sinkaf etmez miydi?
***
Tüm
bunlara rağmen 1 Kasım'da da değişmezse sonuç işte orda sözü Urfa’nın
sembolik gariplerinden Bakır-e Şahe emmi o alaycı fakat derin manalar ve
hakikatler içeren "Auuvvv... auuvv havlayın
laan hepimiz, Allah’ın itiyığ’’ sözünü söylemez miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder