Sayfalar

14 Nisan 2016 Perşembe

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.

Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.

Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.

İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.

Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.

İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.

Ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...


Can Yücel

5 Nisan 2016 Salı

KIRLANGICIN ÖMRÜ ve ADALETİ...

O hikayedir ki kırlangıcın biri saçları sırma,  teni  ab-ı hayat, gözleri cennet yeşili bir kızın penceresine konmuş ve periler güzeli bu kıza aşık olmuş.

Lakin kız, kırlangıcın sevda şarkılarının hiçbirine aldırış etmemiş  ve  ona penceresini  asla açmamış.

Günler haftalar geçmiş... Yapraklar sararmaya, havalar soğumaya başlamış. Kalbi kırık kırlangıç bükmüş gagasını mecbur ve kış gelmeden sıcak diyarlara doğru uçmuş, gitmiş.

Derken bizim  kızı basmış bir pişmanlık, kırlangıca yaptığı haksızlıktan utanmış.

Kendi yalnız kalbini teselli etmiş: "Sıcaklar başlayınca gelir kırlangıcım, onu alır içeri ömrümü paylaşırım" demiş.

İlk kırlangıç sürüsü belirince uzaktan, kızın kalbi neredeyse duracakmış heyecandan.

Açmış sonuna kadar bütün pencereleri...

Amaaaa heyhat...

Üzüntüsüyle  başbaşa kalmış  ve hatta beklemiş bile  geceleri.

Sonbahar yapraklarının  süzülüşleri  görülürken pencereden, yüreğine sevda koru düşmüş  kız derman dilemiş beli bükülmüş bir nineden...

"Dönseydi geri ,canım olacaktı evi, niçin dönmedi geri" diye  gözyaşı dökmüş, ninenin de  gözünden iki damla yaş düşmüş ;
"Aaa kızım, keşke bağrına basabilseydin bu asil  seven gönlü, çünkü 8 aydır bir kırlangıcın bütün ömrü" demiş.

Baş örtüsüyle gözünü silip devam etmiş:   "Keşke  kırlangıcın küçük bedenindeki  o büyük aşkına cevap verebilseydin... 
Çünkü kırlangıçlar Adaletlidir; anne baba başları yuvadan dışarıda ağızları açık yavrularına yem getirirken birbirlerini hiç görmeseler de sırayı şaşırmaz öyle beslerler yavrularını. 
Çünkü kırlangıçlar cesaretlidir; yuvalarına yaklaşan başta kedi olmak üzere her türlü melaneti defederler. 
Çünkü kırlangıçlar akıllıdır; Baharda  döndüklerinde yuvalarına ulaşmalarına mani olan engellerin kaldırılması için malikleri adeta uyarırlar. 
Çünkü kırlangıçlar habercidir; Her gün kullandıkları misal su kaynaklarında kesinti var ise  yaygarayı koparırlar. 
Çünkü kırlangıçlar kalitelidir; Yaptıkları yuvalar yıllarca kullanılır.
Çünkü kırlangıçlar sayfiyecidir; Yazın sıcak yerlere öç ederler. 
Çünkü kırlangıçlar farklıdır: Onların gagalarıyla çamur sıvayarak yaptığı yuvayı hiç bir kuş yapamaz. Çünkü kırlangıçlar hızlıdır; İstediği zerreyi havada yakalar. 
Çünkü kırlangıçlar çalışkandır.; Asla bir yerlerde tünedikleri görülmez. Yuvasına düşkündür, ömrünün sonuna kadar yuvasına bağlıdır... O kadar kilometre sonra yine yuvasına döner" demiş nine.

Ve yüzünü iki avucunun içine alıp teselli ettiği kıza o  sözünü tekrar söylemiş:

"Keşke bağrına basabilseydin o asil seven gönlü, çünkü 8 aydır bir kırlangıcın bütün ömrü. "

Zaman şimdilerde kırlangıçların yuvalarına dönüş zamanıdır.Eğer yanınızda yakınınızda yuvaları varsa benden de selam edin onlara... Benim  Assos Ayvacık Sokakağzı'ndaki kırlangıclarımı ziyarete daha vakit var...

Fotoğraf:Adil Ünür



1 Nisan 2016 Cuma

LALE VE ALLAH KELİMELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ...

İstanbul'da lale zamanı.  Duruşları ve renkleriyle insanın iç dünyasın huzur veren laleler, Gülhane Parkı'nda güzelliklerini seyre dalmışken elimden tutup  beni manevi  dünyalarına götürdüler...  

Arap harfleriyle lale yazılışının "Allah" lafzıyla aynı harflerden meydana geldiğini gördüm... 
Her ikisinin de ebced hesabıyla karşılığı 66 olan bu iki kelimenin sayı değerlerinin artık o kelimelerin simgesi durumuna geldiğini öğrendim... Allah kelimesinin ilk harfi olan elifle lâlenin tek dallı bir çiçek olmasına nasıl da imrendim.

Lalelerde gördüğüm öğrendiğim başka  hikmetleri de sıralayayım  dilim döndüğünce;
Arap harfleriyle yazılmış lalenin tersten okunuşu hilal,  hilal ise İslamiyet’i simgeleyen bir sembol... Lale soğanı dallanmayıp sadece bir sap ve bir çiçek verdiği için lale tevhid inancının sembolü olarak görülmüş. Üstelik "Kelime-i tevhid"in  yani "La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah" ın ilk harfi de, lâlenin ilk harfi de "lam."

Lalenin  kömür gibi kara içi dıştan görünmez. Dışı ise bilindiği gibi içinin tam tersine parlak, canlı ve ruha sekinet verici bir görünüme sahiptir. Onun bu hali tıpkı "bağrı yanık bir dervişin mütebessim nur haleli yüzüne" benzetiliyor.

Lalelerin hepsinde bulunan renkli altı yaprak  "imanın altı nurunun libasına bürünen dervişin iman ve ihsan potasında erimesi ve daha sonra bu nurun şualarıyla derinden bir yanışa gark olmasının simgesidir" deniyor.

Bununla birlikte Kur'an-ı Kerim'in (aynı zamanda Fatiha suresinin) altıncı ayeti de "Bizi dosdoğru yola (Sırat-ı Müstakim'e) ilet" ayet-i kerimesidir. Bu ayet aynı zamanda bir dua vasfı taşımakta...

Lalenin renkli yapraklarının yukarıya doğru olması size de tıpkı bir dervişin dua edişindeki edayı andırmıyor mu?...

Dualarınız kabul olsun, yüreğiniz lale ferahlığıyla dolsun.

Selam ve saygılarımla...

Fotoğraf: Adil ÜNÜR